AstrolojiGeçişlerKategorize edilmemişParapsikoloji2021 ‘ KOVA ÇAĞINA GİRDİK Mİ?

2 Şubat 2021by Merve Zümra0

 

 

2021 YILI VE KOVA DÖNGÜSÜ;

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Birçoğumuz kova çağına girdiğimizi düşünüyor ama maalesef ki daha girmedik

Şimdi değil ama  iki bin ve dört bin yılları arası Kova Çağı’na geçiyoruz. 2150-2160 yıllarında kova çağında olacağız.

En son 200 yıllık döngüde milenyum kavuşum dediğimiz toprak (boğa-oğlak-başak) döngüsünü tamamladık şimdi hava elementine geçiş yapıyoruz başlangıçtayız.

El becerileri ve zihinsel aktiviteler/bilgi ön planda artık… Büyük veri/data çağındayız artık…

Astrolojik olarak kovaya geçtik yani çağ olarak değil boğadan kovaya geçtik. Dünyamız hala balık burcunda. Dünyamız her iki bin yılda bir burç değiştirir ve bir burçtan diğerine geçmesi yaklaşık elli yıllık geçiş dönemini gerektirir.

(Zodyak’ımız 30 ar derecelik 12 parsel- evden oluşur ) ve 2160 yıllık çağ döngüleri vardır galaksimizde ( Sümer’den sonra Babillilerde başlıyor bu sistem)

Güneş gezegeninden bahsedecek olursak; güneş sistemi burç takım yıldızlarındaki döngüsü toplam olarak 26.000 yıldır. Bir burçta 2160 yıl kalır ve dolayısıyla 2160 bazılarına göre ise 2600 yılında kova çağına girmiş olacağız.

Ve Güneş geriye doğru giderek döngüsünü  tamamlar. (balık çağındayız bir önceki burç kovadır o yüzden kovaya geçiş olacak.

Şimdi hala Balık Burcu dönemindeyiz dedik  ve  o burcun  yöneticisi olduğu Neptün gezegeninin özellikleri olan sorgulamadan kabullenme, mistik ve dini konulara bilimsel gerçek aramadan inanma gibi durumlar ön planda ama etkileri azalıyor yavaş yavaş uyanışa geçiyoruz. Bilime daha fazla önem vereceğiz.

İsa’nın doğumundan beri balık çağındaydık hep dini temalar mistik öğretiler ön planda oldu bilim yeteri kadar değer görmedi. Çünkü insanın sinir sistemi ve beynin devreleri bu yönde bir kozmik uyarı alıyordu.

 

Fotoğraf açıklaması yok.

 

İsa’nın doğumuyla beraber balık çağına girmiştik 2160 da bir önceki burç olan kova çağına gireceğiz.

Tıpkı insanlar gibi dünyanın da içine girip çıktığı burçlar ve kozmik etkiler vardır.

 

Dünyamız İsa’dan önceki iki bin yılı ve İsa’nın doğumu olan sıfır yılı arasında Koç Burcu’ndaydı. O zamanlar Hz. Musa’nın kısasa kısas şeriatı vardı. İsa’nın doğumuyla beraber balık çağına geçildi ve sana tokat atana öbür yanağını uzat felsefesi başladı.

Musa peygamberden öncesi boğa çağıydı ve Kuranda boğa figürleri de geçer. Musa peygamber ile koç çağına geçildi.

Musa insanları buzağı heykeline taptığını görür utanır ve insanların bu utançtan dolayı birbirlerini öldürmesi gerektiğini söyler. Musa ve bu çağa ilişkin boğanın öldürüldüğü boğa putlarının kırdırdığını sembolize eden birçok şey var.

Boğaya tapanlar öldürülüyor. Çağın değişmesiyle dini inanışlar da değişiyor.  İbrahim peygamberin de bildiğiniz üzere koç kurban ritüeli var. Kuranda Bakara/İnek suresi olması tesadüfi değil. Enama suresinde de Arapların hayvanlara uyguladığı bazı gelenekler anlatılmış.

 

Tarihi olarak sıralarsak; 

Boğa çağı: M.Ö. 4000-2000

Koç çağı: M.Ö. 2000- 0

Balık çağı: MS. 0- 2000 / 2150

 

İsa ve Muhammet peygamber balık çağına geçişte dünyaya geliyorlar e haliyle koç çağına ilişkin rivayetler ve hikayeler çoğunluk tarafından biliniyor ve anlatılıyor eski kavimlerin hikayeleri.

Bunların hepsini kaldırmak mümkün değildi o sebeple revizyonlar ve güncellemeler yapıldı sadece. İsa tamamen balık çağına göre yaşanmasını istiyordu mistik yönü fazlaydı.

Peygamber hikayelerinde ve mitlerde balık imgesi bolca vardır;  Hz. Yunus’un bir balığın karnında kalması, Hz. Muhammed’in mağaraya kapanması veya Hz. İsa’nın ölüp yer altına inmesi…

Gördüğünüz gibi her peygamber çağları gösteren bir hayvanla simgeleniyor. İsmail yerine koç kurban edilmesi hikayesi ile koç çağını bitirmek için o çağı kötü gösterip ortadan kaldırmak için koç kurbanı ritüeli anlatılıyor.

İsa ve Muhammet çağı olan balık çağında da eski çağlar kötü gösteriliyor. (Yunus balık hikayesi ortaya atılıyor ve balık çağını sembolize eden hayvanlar ortaya çıkıyor)

 

Yani kutsal kitapların gezegenler ve astroloji ile bağlantısı var 

 

Bu devir aynı zamanda birçok dinin ve ruhsal felsefenin senkronik bir şekilde ortaya çıkmasına da neden oldu. Bilindiği gibi Koç burcu Zodyak kuşağında ilk burçtur.

Tek, bir ve ben ile ilgili bilgileri içerir. Karşıt burcunda yer alan Terazi sembolü ise adaleti temsil eder.  O dönemde de yazılı Roma hukukun ortaya çıktığını görürüz. Diğer gelişmelere bakarsak;

Dünya Koç çağında, ataerkil değerler, anaerkil değerlerle yer değiştirdi. Ve erkekler toplumun yönetimini ele geçirdi. Bir önceki çağda anaerkil sistemi geçerliydi

Ve doğa çok önemliydi boğa çağı demek doğa ve besleme korunma sabit değerler ve tanrıça enerjisi hakimdir boğa burcunda. Kadın tanrıçalara tapılıyordu güzellik ve ahenk de vardır.

Antik Mısır, Sümer, Babil, Akad gibi köklü devletler ve inanışlar ortaya çıkmıştır. Nasıl yapıldığını anlayamadığımız o sağlam yapılı Piramitler bu döneme ait…

Koç çağında demir yaygınlaştı ve insan kurbanları hakimdi sonra bu inanış İbrahim peygamberle beraber  hayvan kurbanlarına evrildi. Ve tüm dünyada savaşlar yaşandı, büyük halk hareketleri savaşları tetikledi, iş imkanları, sanayileşme, ateşli aletler, silah yapımları… Koç enerjisi hakimdi her yerde, güç önemliydi piramitler içinde duvara kazınmış savaş imgeleri vardı.

Akad İmparatorluğu’nun ilk hükümdarı Sargon, bilinen ilk askeri imparatorluğu yarattı ve fetih yapmak kaçınılmaz oldu. Büyük askeri güçler ortaya çıktı;  Mısırlılar, Persler, Yunanlılar, Spartalılar, Romalılar Urartular, Frigler, Lidyalılar, Likyalılar bu dönemde kurulmuş devletlerdir. Savaş ve askerlik ön plandaydı. Küçük çocukları alıp asker olarak eğitme vardı; disiplin, güç, savaş, otorite, hakim olma isteği…

Bu devrin sonlarına gelindiğinde yazının keşfedilmiş, Maden çağı bitmiş, Tarihi Çağlar başlamıştır.

Koç çağındaki fiziksel savaş Balık çağında yerini mistik ve dini savaşlara 

içerden savaşlara, ruhsal savaşlara bununla beraber şeytan ve insan savaşına bırakacaktır…

 

Balık çağına gelelim tekrardan;

 

İsa’nın doğumu ve iki bin yılı arasında ise insanoğlu ve dünyamız Balık Burcu’ndaydı. Balık çağı; başlangıç olarak; M.Ö. 5-6 yy dan itibaren balık çağındaydık dolayısıyla Hristiyanlık da balık çağı ile gelmiştir. M.Ö. 7. yy da Jüpiter, Satürn, Venüs’ün balık burcunda olduğu söylenir

Neptün ve yönetici Balık burcu genel olarak din ile, ruhbanlık ile; özel olarak ise Hazreti İsa ile ve onun getirdiği din ile ilişkilendirilir.  İncil’de geçen üç bilge adam hikayesindeki Bethlehem yıldızı olduğunu, balık çağına giriş, “yeni yasa” yı simgeler.

İsa sembolojide balık ile ifade edilir sanatta o şekilde ifade edilir. (İsa insanları balık ile besler, İsa’nın takipçileri küçük balıklar olarak anılır, onların aralarında balık sembolü bir gizemdi)

Kolektif bilinçdışı ile balık sembolizmi görülür genelde. İsa’nın sembolüdür balık ve çok önemlidir aynı zamanda papanın gücünü, bolluk, bereketi ifade eder.

Papa’nın taktığı yüzükte sembol olarak “Balıkçının Yüzüğü” vardır bu sembol; Hristiyan dünyasında bolluk, bereket ve Papa’nın gücünü sembolize eder.

Papa bazı önemli belgeleri bu yüzükle imzalayarak mühürlediği bilinir. Ayrıca Hz. İsa’nın son akşam yemeğinde sofrada bulunan yiyeceklerden birisinin balık olması bir diğer dikkat çekici bilgidir.

Karşıt burcu başak olması sebebiyle ‘Virgin – bakire Meryem’ İsa ile birlikte anılır hep bunun sebebi astrolojide enerjiler karşıt burçla beraber çalışır Zodyak’ta da o şekilde harita yorumlanırken karşıt evle birlikte dolayısıyla karşıt burçla yorumlanır. İki zıt enerji sentez oluşturur ve birbirlerini tamamlar.

 

Jung, bireyselleşme sürecinde ölüm/yer altına iniş aşamalarında dişil bir simgesel öğenin (mağara, balık, deniz) varlığına dikkat çeker ve bu durumu Freud gibi oedipus hikayesinden ilham alarak yorumlamaz, ruhsal bir yeniden doğma ihtiyacı olarak görür. Freud da aslında oedipus sendromunu ana kaynağa/rahme dönüş isteği olarak yorumlar.

Yıldız Haritasında 12. Evi yöneten Balık, insanda bilinçaltını yönetir. Hazreti İsa’nın öğretisinde anlatılan ve İslam ile güçlenen bilinçaltına bakış ile Freud ve takipçilerinin 12. Eve yani bilinçaltına bakış açısı çok farklıdır.

Dini öğretiye göre bilinçaltımız Levh-i Mahfuz dur. Yani evrende olmuş, olan ve olacak tüm olayların, vakaların, insanların bilgilerinin kayıt edildiği korunmuş levhadır.

Bir Kutsi Hadis’te Allah insanlara kendisi hakkında şu sözler ile bilgi verir:

“Ben gizli bir hazine (Kenz-i Mahfi ) idim. Bilinmek, tanınmak istedim ve bu nedenle insanı yarattım.” Burada geçen “ Kenz-i Mahfi” bilinçaltı ile ilişkilendirilir.

İnsanın beyninde bilinçaltı ile bilinç arasında görünen, bilinen bir perde, engel olmamasına rağmen insanların çok büyük çoğunluğu bilinçaltlarında depolanmış evrensel bilgilerden mahrum olarak yaşar.

Tıpkı “size şah damarınızdan daha yakınım” diyen yaratıcının bilgisinden mahrum yaşadığı gibi

Yüce Allah, Kuran-ı Kerim’de Rahman suresi 20. Ayette şu şekilde açıklar: “ İki denizi salıvermiş birbirlerine (fiziken) birbirlerine kavuşuyorlar. Oysa aralarında kavuşmalarına engel olan ( Allah tarafından) bir perde var.”

İşte birbirlerine kavuşamayan iki deniz aynı fiziki alanı paylaşan (beyin) bilinç ve bilin altını betimler. Bu iki denizden bilinçaltı, evrensel olanı, bütünü, kaderi, Allah’ı, evrensel bilgiyi, Balık burcunu,12. Evi sembolize eder. Diğer deniz ise bilinci, bireyi, egoyu, Koç burcunu, 1. Evi sembolize eder.

İşte fiziken birbirine kavuşmuş iki deniz, yani evrensel bilgi, bütün ile, bireysel bilgi, egosal bilgi pratikte birbiri ile çoğunlukla ilişki içinde değildir.
Bilinçaltından yani Balık’tan yani Romalıların tabiri ile Posedion’dan ( Okyanuslar Tanrısı) sadece mutasavvıflar, ruhsal din adamları, bazen de şairler ve medyumlar bilgi çekebilir.
Yani insanoğlunun çoğunluğu tüm evrensel bilgi beyninde olmasına rağmen ona ulaşamadığından büyük bir cehalet içinde yaşar. İşte bu evrensel bilginin, yani bilinçaltının, bütünselliğin hakimi olan Hz. İsa, öğretisinde bu durumu şu şekilde izah eder. İnsan- Evren- Tanrı aynı bilgidir.
Tanrıyı anlamak için evreni ,evreni anlamak için kendini anlamalısın der. Onun bu öğretisine Hazreti Muhammet’te “Kendini bilen Rabbini bilir” diyerek şehadet eder.
Daha sonra Hristiyanlığı bir tehdit olarak algılayan bazı Musevi ve pagan din adamları İnsan-Evren-Allah aynılığı prensibini Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlemesi (teslis) ile sulandırmışlardır. Bu haliyle bile bakıldığında Baba, evreni, Oğul, İnsanı, Kutsal Ruh ise Allah’ı sembolize etmektedir.

 

 

 

Hazreti İsa, bütünsel bilgiye ulaşmak için bireysel bilginin feda edilmesi gerektiğini savunmuştur.

Yani bilinçaltımıza gizlenmiş evrensel bilgiye (Tanrı bilgisi, Marifetullah) ulaşmak için bireysel bilgiden

(ego,nefs, kişisel hırs, talep ve ihtiraslar) vazgeçilmesini öğütlemiştir.

 

Çünkü bireysel heva ve hevesler ile sadece bir tek kişinin kaderini deneyimleyebiliriz (Kendimiz).

Ama evrensel bilgiye ulaşırsak yeryüzüne gelmiş, geçmiş ve gelecek tüm insanların kaderlerini deneyimleme fırsatımız olur.

Bu evrensel bilgiye ulaşmak için bireysel yaşantımızdan vazgeçmemiz gerektiğini öğütler. Bunu bizzat kendi yaşantısı ile göstermiş, bütünün esenliği için kendi canından bile vazgeçmiştir.

 

İşte Koç’tan Balık’ a , bilinçten bilinçaltına, parçadan bütüne, 1. Evden 12. Eve, bireyden Hakk’a ,şeriattan hakikata , kesretten vahdete giden “fenafillah” yolu, tasavvuf yolu, hak yolu denen bu yol 

Lao Tzu’ dan sonra Hazreti İsa tarafından yaşamı ve öğretisi ile insanların önüne konulmuş, Hazreti Muhammet yolu aşırılıklardan ve içine bulaşmış yanlışlardan arındırmış, Muhyiddin-i Arabi tarafından “Ahir zaman”, Kova Çağı insanları tarafından anlaşılabilecek şekilde doktrinleştirilmiştir.

 

Savaşların da bu çağda şekil değiştirdiği görülür. Düşman artık sadece dıştan gelecek bir tehdit olarak değil aynı zamanda bireysel anlamda içe yönelik savaş olarak etkisini göstermiştir.

İyi ve kötü gibi, Tanrı ve Şeytan arasında sürekli gidip gelen bir savaş vardır ve insanoğlu içsel olarak kendi ruhlarında çok büyük sınava tabi tutulmuştur.

 

O devrin insanları yaşadıkları deneyimlerle Tanrı’nın varlığını ​​doğrudan hissetmeli, köhneleşmiş inanç sisteminden kurtularak daha yüksek bir varlığın gücüne kendilerini bırakmayı öğrenmeliydi.

Bu sebepten dolayı inanç ve umut da beraberinde gelişti. inançlar dogmayı da beraberinde getirdi . Kilise savunduğu öğretiyi halka benimsetmeye çalışırken korumak ve yaymak için kendi aralarında savaştı.

Birçok ülkede dini zulümler başladı, Hristiyanlık büyük bir otorite sahibi oldu ve çok fazla güç elde etti.

İlerleyen dönemde, Batıda Katolik kilisesi tarafından kurulan Engizisyon mahkemesi yanlış düşünce ve inancı ayıklamak ve Hristiyanlık ilkelerine karşı gelenleri cezalandırılmak üzere kuruldu.

Kadınlara, putperest ve şeytanın iştirakçileri olduklarını savunarak zulüm yapıldı, işkenceye tabi tutuldu ve yakıldı. Kadın ve cadı katliamları kadın düşmanlığı başladı kediler dahi yakıldı.

İnançların nasıl büyük bir tehlike olduğunu görmüş olduk yönetim için biçilmez kaftan oluyor devletler tarafından.

 

Hz. İsa’nın şefkatli ve sevgi dolu mesajlarını gölgelemek için büyük oyunlar oynandı

ve maalesef Hıristiyanlık tarihteki en şiddetli kurum halinde gösterildi.

Bağnazlık ve dini kullanarak güç elde etme yöntemi

şu an kova çağına geçerken dahi hala varlığını sürdürmekte…

 

 

 

 

KOVA ÇAĞINA GELELiM; 

 

 

2000 yıldır hükmünü süren, insanoğlunu içsel olarak en derin duygularla yüzleştiren, psişik, spritüal, ruhsal anlamda geliştiren Balık burcu dönemi noktalandı.

Toplumsal ve kişisel özveri yapmanın kaçınılmaz olduğu, adalet ve adaletsizliğin yaşandığı, ikilemler, karmaşalar, kaoslar ile dolu sahte ışıltıların arkasında yalnız olan insanlara tanıklık etti bu dünya.

 

Balık Çağında; tek tanrılı 3 büyük din doğdu.

Doğuda ise, Mistisizm, Budizm, Ezoterizm, Hinduzim yayıldı. 

Konfüçyusçuluk ve Taoculukinanç ve ibadetten ziyade ahlak öğretilerine dayanan doktrin olarak insanlığa ulaştı.

Felsefenin geliştiği, sanatta büyük yeteneklerin dünyaya geldiği, birçok devrimin yaşandığı, müziğin evrensel bir dil olduğu bir süreçti. Keşke hep güzellikler olsaydı.

 

Şimdi Kova Çağında ise; zeki olanın aklını, kötülüğe değil de iyiliğe yorması gerektiğini, özverili olmanın her zaman kazanç sağlayacağını, yeni şeyler icat edilirken, insanlığa zarar veren değil de, hizmette kullanılması gerektiğini kavrayacakları bir dönem olacak.

 

Dostluk kavramı, sadece teklikten değil çoğunluk tarafından hissedilir ve hayata geçirilirse ancak evrenselliğe hizmet edecek.

Bu yeni çağ, kardeşçe yaşamayı bilen, etik ve ahlak değerlere inanan ve uygulayan, kendine değer verdiği gibi başkasına da kıymet veren, kötülüğü, iyilik yaparak kapatan insanların varlığı ile bütünleşecek. İçimizde ki tanrı parçasına ulaşmak için var gücümüzle çalışmalı kendimizi akışa teslim etmeliyiz.

 

 

Kova çağında ana tema; bilim ve özgürlük olacak.

Aslında 1975 ten itibaren etkileri görülmeye başladı kıyafet özgürlüğü,

uzay bilimi, insan hakları özgürlüğü, elektronik aletler,

internet, bilgisayar gibi tipik Uranüs ve kova etkileri görülmeye başlandı.

 

Bu sene özellikle 2021 senesi Satürn ve Jüpiter’in kovaya geçmesiyle hava elementi üzerinde sürecek olan etkileşim ve döngü başladı.

Zamanın tanrıları 0 derece kova burcunda 21 Aralıkta birleştiler 0 derece astrolojide çok önemlidir yeni başlangıçları ve büyük bir enerjiyi ifade eder.

İnsanoğlunun beyin ve sinir sisteminde binlerce yıldır uyuyan bazı bölgeler artık Neptün tarzı değil Uranüs tarzı enerjilere maruz kalmakta.

Neptün’ün o sisli havasından artık çıkıyoruz. Eski bilgilerimizin bizi bir yere götürmediğini fark edeceğiz ve yeni bilgiler ve teknolojiler artık devrede ve çok hızlı değişimler ve devrimler olacak 2021 senesinde.

Günümüzde her şey daha da elektronik ve dijital oldu. Bu lodosta giden bir yelkenlinin değişen havayla yıldız veya karayele maruz kalması gibi bir olaydır. Gemi aynı gemi, ama seyahatini etkileyecek rüzgarın yönü değişmiştir.

Kova Burcu zekayı, bilimselliği, gelişmiş teknolojiyi, sıra dışılığı, süratli düşünme, inceleme ve değişme yeteneğini; arkadaşları, grupları, cemiyetleri temsil eder.

Ama aynı zamanda da aşırı cinsel özgürlüğü, cinsel sapkınlığı, gereğinden fazla bencil veya bireysel olmayı, uç teknolojiyi ve yıkıcı enerjileri, çabuk sıkılmayı ve sürekli değişiklik isteğini de temsil eder.

Telefon ve bilgisayar modelleri sürekli değişiyor, TV’ler de aynı şekilde eski dev ekranlar gidiyor daha az yer kaplayan kibar yeni teknolojiye uygun aletler üretiliyor ve artık teknolojiyi takip edemez olduk.

 

2025’te Balık Çağı’ndan Kova Çağı’na geçiş tamamlanacak ve teknolojik ilerleme şu an akıl ve havsalamızın alamayacağı düzeyde ilerleyecek.

Bir yandan genetik çalışmalarla insan vücudu yenilenip hastalıklara çareler bulunuyorken ve teknoloji yaşantımıza çok olumluluklar katıyorken bir yandan da teknoloji başımıza bela olmaya başlayacak ve teknolojiyi kötü amaçla kullanan veya kullanmaya çalışacak olan insanlar ve güçler ortaya çıkacak.

 

Kısacası, iyiler daha iyi, kötüler daha kötü olacak. Yani eksi ve artı kutuplar ve enerjiler daha da belirginleşecek.

Maalesef ilk dönemde kötüler daha güçlü gibi görünecek. İnsanlar için olumsuzluklar daha cazip gibi olacak. Ruhsal olarak sınavda olduğumuzu unutmamamız gerekiyor.

Her an farkındalığımızı ve uyanıklığımızı korumalıyız. İşte bu noktada insanlık, Yaradan’a karşı çok önemli bir sınav verecek.

Eğer bilinç düzeyimizi yükseltirsek ve deneyimlerimizi daha olumlu davranış seçimleriyle yaşamayı tercih edersek o zaman bu müthiş teknolojik gelişmeyi insanlık yararına kullanıp paylaşabiliriz.

Ve dünyada açlığı, sıkıntıyı, bunalımı, hastalıkları ve savaşı azaltabiliriz.

Tersine insanoğlu kendinin veya sadece kendi bağlı bulunduğu grubun çıkarına yönelik olarak bu teknolojiyi kullanırsa yani teknoloji kötü ve karanlık güçlerin çıkarları doğrultusunda kullanılırsa o zaman çok ciddi ve sert deneyimlerle yok olmamız dahi söz konusu olabilir…

 

 

 

 

!!! Toplumlar kendi güçlerini ortaya çıkaracak, yasalar iyileşecek.

Toplumun ihtiyaçları artık dinlenmek zorunda kalacak.

Kapitalist sistem kapanıyor, her şey resetlenecek.

Liderler değişiyor, Ab Birliği’nin eski gücü kalmayacak büyük ihtimalle

Vergi ve finansal konularda sert yapılanmalar mümkün

Irkçılık gibi ayrımlar nihayet bitecek artık…

 

Artık eskisinden farklı enerji dalgalarına maruz kalıyoruz

ve beynimize farklı dalgalar veriliyor.

Bu sebeple dikkat etmemiz gerekiyor nerede durduğumuza  Seçim bizim!!!

 

 

Kova çağının getireceği özgürlük ve güzellikler yanında

Tabii ki yine hayat mücadelemiz olacak.

Ancak bakış açımızı ve farkındalığımızı geliştirmeliyiz.

İlahi sistemin bize yardım edeceğine güvenerek

ve inanarak bu geçişe kolay atlatmak dileğiyle…∞

 

 

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Bizi Takip Et